Bilim insanları kanser tedavisinde bulantı, saç dökülmesi gibi olumsuz etkileri ortadan kaldıracak bir sistem geliştiriliyor
İstinye Üniversitesi’nin yürütücülüğünü üstlendiği TÜBİTAK projesiyle kanser tedavisinde sağlıklı hücrelere ziyan vermeden tedaviyi mümkün kılacak nanopartiküler sistem geliştirilmesi için çalışılıyor. Bu sistemle kanser tedavisinde kullanılan anti-kanser casuslarının sağlıklı hücrelere ziyan vermeden tedaviyi mümkün kılması hedefleniyor. Bu sayede kanser hastalarının tedavi sürecinde yaşadıkları saç dökülmesi, bulantı, kusma, iştahsızlık, yorgunluk üzere ömür kalitesini düşüren tesirlerin ortadan kaldırılması amaçlanıyor.
Günümüz kanser tedavisinde kullanılan anti-kanser casusları seçici olarak hedeflenen bölgeye ulaşamadığından bir yandan kanser hücrelerini öldürürken, öteki yandan sağlıklı hücrelere de ziyan vererek, saç dökülmesi, bulantı, kusma, iştahsızlık, yorgunluk, ağızda yaralar, enfeksiyon riski üzere durumlara neden oluyor ve hastanın ömür kalitesini düşürüyor. İstinye Üniversitesi’nin (İSÜ) yürütücülüğünü üstlendiği, “Hedeflendirilmiş Kanser Tedavisine Yönelik Amfifilik Dallanmış Polimerik Nanopartiküler Sistemlerin Geliştirilmesi” isimli TÜBİTAK projesiyle kanser tedavisinde sağlıklı hücrelere ziyan vermeden tedaviyi mümkün kılacak bir sistem geliştiriliyor. Dr. Öğretim Üyesi Ayça Bal Öztürk yürütücülüğünü üstlendiği projede araştırmacılar İstinye Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Hakan Darıcı veİstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Emik, geliştirdikleri nanopartiküler sistemle kanser tedavisinde kullanılabilecek etken maddeyi, sağlıklı hücrelere ziyan vermeden yalnızca kanserli bölgeye entegre etmeyi amaçlıyor.
“Etken maddeyi sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli bölgeye salıyor”
Projenin yürütücüsü Dr. Öğretim Üyesi Ayça Bal Öztürk, çalışmanın maksadını “Gerçekleştirilen proje kapsamında, hedeflendirilmiş̧ kanser tedavisinde kullanılabilecek, etken maddeyi sağlıklı hücrelere zarar vermeden kanserli bölgede salma kapasitesine sahip, taşıdığı ligand sayesinde kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan reseptörlere spesifik olarak bağlanabilen ve folat reseptör aracılı endositoz ile hücre içine alınabilen polimerik nanopartiküler sistemlerin geliştirilmesi amaçlanıyor” diyerek anlatıyor.
“Geliştirilen nanopartiküller tümör dokusuna kolaylıkla ulaşabilecek boyutlara sahip”
Bu proje kapsamında geliştirilen nanopartiküler sistemle ilgili bilgi veren Öztürk, yapılan çalışmaları şöyle özetliyor:
“Bu proje kapsamında geliştirilen nanopartiküler sistemle, amfifilik çekirdek-kabuk yapısında, çekirdek kısmı dallanmış̧ poli (amino ester) asıllı polimer, kabuk kısmı ise poli (etilen glikol)-b-poli (ε-kaprolakton) diblok polimerlerinden oluşan folik asit takılı biyouyumlu multifonksiyonel polimerler geliştirildi. Yapının çekirdek kısmının poli (amino ester) asıllı bir polimer seçilmesindeki emel, bu polimerin pH’a hassas olmasındandır. Böylece; nanopartiküllere hapsedilen anti-kanser casusu, pH’ a hassas bir şekilde sağlıklı hücrelere ziyan vermeden spesifik olarak tümör hücrelerine ulaşarak reseptör aracılı endositoz ile hücre içine alınıp endozomlarda salınabildi. Yapıda bulunan hidrofilik PEG zincirleri sayesinde, nanopartikül formülasyonları kan sirkülasyonunda uzun mühlet kalabilen bir sistem olma özelliği taşıyor. Geliştirilen nanopartiküller kan kılcal damarlarından sızmayacak, makrofajlar tarafından yakalanmayacak ve tümör dokusuna çarçabuk ulaşabilecek boyutlara sahip. Nanopartiküllerin, yapılarına takılı olan hedefleme casusları sayesinde spesifik olarak kanser hücrelerine hedeflenmeleri ve reseptör aracılı endositoz ile hücre içine alınımı sağlanabildi.”
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı